Spyros Peristesis


30 Mart 2015 Pazartesi

Milano Como Gölü Seyahati


Magnetimiz :)

27-29 Mart 2015 tarihlerinde eşime, sevgiler günü hediyesi olarak  yılbaşından önce almış olduğum uygun Pegasus uçak biletleriyle  ne zamandır aklımızda olan Milano - Como Gölü seyahati için yola koyulduk. Daha önceki gezilerde de aklımıza gelen "gezilerimizi blog halinde yayınlayalım" düşüncesi bu gezimize başlarken aklımızın bir köşesinde yerini çoktan almıştı, gezi biter bitmez de hemen bu blogu oluşturmaya başladık.

İlk olarak Pegasus H.Y.'nın 27.03.2014 / 11:40 / PC705 sefer sayılı uçağı ile Milano Bergamo hava limanına yerel saat ile 13,30 da indik. Bergamo hava limanı, Malpensa hava limanına göre daha küçük bir hava limanıdır. Şansımıza hava güneşli, sıcaklık 16 derece civarındaydı. İlk sinirlenmemizi maalesef pasaport kontrolünde yaşadık. Topu topu 130 civarı kişi inmesine rağmen İtalyan polislerinin ne kadar rahat çalıştıklarına tanık olduk. Sadece 3 polis görev yapıyordu, ancak bunların aynı bankoda oturan ikisi daha çok kendi aralarında konuşup keyifleri isteyince de pasaportlara bakıyorlardı. Yaklaşık 1 saat sonra ancak bize sıra geldi ve çok şükür geçebildik, uçağın yarısı hala sırada bekliyordu. İtalya'da olduğumuz hatırlayıp rahat olmaya karar verdik,  hiçbir şey keyfimizi kaçıramazdı.

Dışarıda Milano merkeze gidecek otobüs de yerimiz aldık. Kişi başı tek yön bilet fiyatı 5 Euro , eğer bizim gibi gidiş dönüş alırsanız 9 Euro luk bilet almanız gerekiyor. Bir saat beş dakika sonra Milano merkeze ulaştık.


Bergamo Hava limanı - Milano merkez otobüs bileti
Hiç vakit kaybetmeden  Como Nord Lago ( Como gölüne en yakın istasyon ) gidebilmek için merkezden Metronun M2 yeşil hattına binip tahmini 10 dakika sonra 4. durak olan Cadorna durağında indik. (Cadorna durağı birinci bölgede yer aldığı için 1,50 Euro luk bileti makineden aldık, istenirse bilet gişeden de alınabilir).       


Metro Bileti

Milano Metro haritası
     
Cadorna metro durağından üst kata çıkıp Milano Cadorna tren istasyonundan Como Nord Lago için kişi başı  4,80 Euro'luk bilet aldık.


Cadorna - Como tren bileti
Tren saatleri için  Trenord 'a bakabilirsiniz . Yaklaşık 1 saat 10 dakikalık yolculuk sonrası ( tren yolculuğunun en güzel kısmı etrafı seyrederek gideceğiniz yere varmanızdır ) Como Nord Lago tren istasyonuna indik. Trenden cıkınca muhteşem bir göl manzarası bizi karşıladı. Como İsviçre sınırına yakın olduğu için Alp dağları her yerden görülüyor. Ancak hava biraz rüzgarlı olduğundan hafif üşüme hissettik. İlk önce  gölün kenarından yürüyüşe başladık. Rüzgar kuvvetli estiğinden yürürken biraz üşüdük. Dalgakırana kadar yürüyüp muhteşem göl manzarasını seyre daldık , gün batımı yaklaştığından resim çekmeye başladık ve 3-4 dakika içinde gün batımı tamamlandı. Bayağı üşüdüğümüzden gün batışından sonra kalacak otel aramaya başladık.
 
Gölden günbatımı

Biz genelde önceden otel rezervasyonu yapmıyoruz. Gittiğimiz yerden Tripadvisor' e girip yakındaki kalacak yerleri tespit ediyoruz. Dışarıdan oteli kontrol ediyoruz, beğendiysek, fiyatı da bize göre uygunsa kalmaya karar veriyoruz.  Bu sefer tam merkezde finükülerin yakınında olan Hotel Marco's da karar kıldık. Biraz daha uygun fiyata bir kaç otel vardı ancak onların hiçbiri gölü görmüyordu. Ömrümüzde kaç defa Como Gölü kıyısında kalacağız ki diye düşünerek otele daldık. Genel olarak Como'nun pahalı bir şehir olduğunu bildiğimiz için fiyat bizi çok şaşırtmadı. Resepsiyona gidip oda fiyatı sorduğumuzda Tripadvisor ile aynı olduğunu gördük  ve odayı tutuk. Kahvaltı dahil oda fiyatı 90 Euro ve ek olarak 2 Euro şehir vergisi ödememiz gerekti . Şansımıza terasın yanındaki oda boştu. Camı acınca terastan direk gölü gören bir manzara karşımız cıktı Genel olarak oda temiz ve büyüktü. Daha sonra otelin sahibinin Türk olduğunu ve çoğu çalışanında Türk olduğunu öğrendik ( Como da Türk nüfus bayağı varmış).  Üstümüze daha kalın bir şeyler giyip tekrar dışarı çıktık.
Otelin terasından güzel ve göl manzarası :)

Havanın kararması ile birlikte ışıl ışıl olan göl manzarası bizi büyüledi. Yürüyerek Alessandro Volta'nın (pilin mucidi) vefatının yüzüncü yılı anısına 1927 de Federico Frigerio tarafından  inşa edilen Voltiano müzesine gittik. Gece olduğundan binayı ancak dışarıdan görebildik. Hemen ilerisinde bulunan Caduti savaş anıtını gezdik. Artık iyice acıktığımızdan  meydanı ve iç kısımları yarın gezmeye karar verip yemek yiyecek bir yer aramaya başladık  ve nihayetinde kaldığımız otelin altında bulunan restorana oturduk. Garsonlar Türk olduğundan sipariş vermemiz çok kolay oldu. İtalya da olduğumuzdan pizza ve ev yapımı şarap sipariş verdik. Gelen pizzaların boyu bizim alışık olduğumuzdan epeyce büyüktü. Bizim büyük boy olarak bildiğimiz boy onların normal pizza boyu. 2 pizza, 1 litre ev yapımız beyaz şarap ve 2 sudan oluşan akşam yemeğine toplam 37 Euro ödedik. Yemekten sonra bu sefer gölün diğer tarafına yürüyüşe cıktık. Bu tarafta daha çok  villa ve malikane tarzında evler vardı. Bu arada Como da bol bol lüks araba ile karşılaştık neredeyse her taraftan Bentley, Porsche,Jaguar, Range Rover, Mercedes , BMW, Audi marka arabalar çıkıyordu. Acaba bunları bir yerde bedava mı diye dağıtıyorlar diye düşünmedik değil:))



Finükülerin ışıklandırılması görülmeye değerdi, bir ara acaba gece manzarayı  seyretmek için yukarı çıksak mı diye düşündük ancak finükülerin sabah saat 6,00 ile gece saat 10,00 arası çalıştığını öğrenince mecburen sabah ki programa bıraktık.


Volta Müzesi ve arka planda Finüküler



Gece yıldızların altında gölün doyumsuz manzarasını seyrederken  2 tane kuğu, 1 tane yeşil başlı göven ördek ( cidden ) ve 2 tane siyah ördek görmek bizi şaşırttı. Kuğunun bir tanesi  kanatlarını açarak resim çekmemiz için poz verdi adeta. Artık iyice yorulduğumuza kanaat getirip otele dönüp yatmaya karar verdik.


Gece gölün gerçek sahipleri

Ertesi sabah güneş odamızın perdesinden süzülüp bize adeta günaydın diyordu. Saati 8' e kurmamıza rağmen güneş saat çalmadan bizi uyandırdı. Hazırlanıp kahvaltı yapmak küçük kahvaltı salonuna geçtik. Bu arada terasa göz atınca masanın bir tanesine güneşin vurduğunu görüp kahvaltımızı göl manzarası karşısında terasta yapmaya karar verdik. Gölü seyrederken  kahvaltımızı yapmaya başladık, bu arada minik saka kuşları yan masamıza bize eşlik etmeye geldiler, kuş cıvıltısı altında kahvaltımızı tamamladık.

Göl manzarası eşliğinde kahvaltı, seyyah çiftin teki :))

Como halkı genelde sağlıklı yaşamaya karar vermiş gibi gözüküyordu, saat 9 olmasına rağmen gölün etrafında yürüyen , koşan ve bisiklete binen bir sürü kişi vardı  ( bizim Caddebostan sahiline benzettik bir an ).

Odayı boşaltıp, çantamızı  trene giderken almak üzere otelde bırakıp  ayrıldık. Vaktimiz kısıtlı olduğu ve gezilecek çok yer olduğu için yürümek yerine  otobüs ile gezmeye kara verdik. Otobüs kalkış noktasına gidip rastgele seçtiğimiz  Menaggio' ya giden C10 nolu otobüs için 4,10 Euro ödeyerek bilet alıp  1 saat 10 dakikalık otobüs yolculuğuna başladık.
Como - Menaggio otobüs bileti


Otobüsün takip ettiği güzergahtaki manzara inanılmazdı, sanki panaromik göl turu yapıyor gibiydik.  Bu arada yolun gidiş dönüş olduğunu ve çok dar olduğunu belirtmeden gecemeyeceğim. Otobüs şoförünü inince tebrik etmek bile istedik, bu yolda araba kullanmanın bayağı hüner ve ustalık istediği kesindi hele de büyük otobüsü düşünürsek. Çoğu yerde ancak bir araba geçebiliyordu bu durumda karşı yoldan gelen mecburen geri geri gidip bulabileceği ( ki çok zor) en geniş yere geçip diğer arabanın geçmesini beklemek zorunda kalıyordu.

Como bölgesinin İtalyanların en zenginlerinin, sosyetesinin ayrıca Hollywood film yıldızlarının yazlık malikanelerinin, şatolarının bulunduğu bir bölge olduğunu belirtmek isterim (en ünlüsü bayanların özelikle arkadaşlarım Naile ve Esra 'nın hayran olduğu George Clooney ). Dağın yamacına yapılmış evlerin, malikanelerin muhteşemliğini siz düşünün artık. Yeşil ile mavi iç içe geçmiş ancak doğaya hiç bir şekilde zarar verilmemiş olduğu gibi tabiat korunmuş. Nereye bakacağımızı şaşırmış bir halde hem etrafı seyretmeye çalışıp hemde yok artık diyerek yolumuza devam ettik.
Menaggio - Como dönüşünde evin duvarına çizilmiş olan Como haritası

Bir ara otobüse binen orta yaşı geçmiş bir amca elimizdeki haritayı görerek nereye gittiğimiz sordu Menaggio diye cevap verdiğimizde neredeyse bize kızarak niye oraya gidiyorsunuz asıl tarih  Tremezzo'da  diyerek anlatmaya başladı. Amca meğerse rahipmiş , geçerken benim kilise diye gölün tam kenarındaki kiliseyi gösterdi. Bir villanın yanından gecerken burası Berlusconi'nin diye anlattı ( Bunga bunga partileri acaba burda mı yaptı diye bir an düşünmedik değil :)). Verdi'nin evininde burada olduğunu ayrıca,  Almanların 2. Dünya savaşında bu bölgenin üst kısmına kadar gelip burada durdurulduklarını çok heyecanlı bir biçimde anlattı. Dünyanın İtalya'yı sadece makarna ve pizza dan ibaret saymalarına kızarak bizim tarihimiz çok daha fazla ama kimse bilmiyor diye hayıflandı. Mussolinin de Como gölüne yakın bir köyde yakalandıktan sonra Mezzegra'ya getirilip burada öldürüldüğünü de ekledi. Bu arada nereden geldiğimizi öğrenince, kendisinin de Türkiye'de bir sürü şehri gezdiğini  öğrenmek güzel bir sürpriz oldu tabi.  Tremezzo da rahip amca inerken biz teşekkür ederek yolumuza devam edip Menaggio' ya ulaştık.


Burası deniz kenarında küçük bir meydanı olan,  göle bakan bir kaç kafe , hediyelik eşya satan dükkan ve bir kaç mağazadan ibaret olan küçük bir kasabayı andırıyordu, evler daha çok iç taraftaki dağlık bölgedeydi. Vaktimiz fazla olmadığından deniz kenarına yakın olan güzel kafe de bir şeyler içmeden biraz etrafı gezip dönüş biletini alıp tekrar otobüse atlayarak  Como Lago ya hareket ettik. 
Menaggio da seyyah ciftin diğeri:))



Otobüsden inince direk iç kısımdaki Piazza Del Duomo meydanından  yürümeye başlayıp sırası ile o civarda  bulunan Duomo katedralını, San Fedele kilisesini ve Sant Abbondio kilisesini dışarıdan gezip bol bol resim cektik. Hava çok güzel ve günlerden cumartesi olduğundan meydandaki bütün kafeler doluydu. Bizde  meşhur İtalyan dondurmasından tatmadan oradan ayrılmadık tabi. Meydanın başında bazı lüks markaların butiklerini gördük. Como halkının genelde çok zevkli ve şık bir giyim tarzının olduğunun da altını çizmek isterim.Hediyelik eşya satan büfelerin birinden Como anısına magnet aldık ( 3,50 euro ),  kupaların fiyatı ise 8-10 Euro arasında değişiyordu. ( Hediyelik eşya çoğu ülkeden daha pahalı Italyada ). Göle yakın taraftaki meydanda pazar yeri gibi stantlar kurulmuştu.Standın birisinde  çikolata dan yapılmış topuklu ayakkabı çifti 15 Euro ya satılıyordu( çikolata canavarı olan bendeniz kendimi zor tutum bir çift alıp yememek için ) diğer stantlarda kuru meyve den kitaba  , bal dan  reçele, peynirden kuru yemişe kadar çeşit çeşit ürünler satıyorlardı. Pazara söyle bir bakıp gece cıkamadığımız Finükülere doğru devam ettik.


Her bayanın rüyası

Her 15 dakikada bir hareket eden finüküler için bilet sırasına girdik  (gidiş- dönüş  5 Euro ). Hemen önümüzde  bekleyen çift te Türk çıktı( kendileri ile tekrar dönüş uçağında da karşılaştık). 5 dakika sonra Brunate' ye ulaştığımızda bizi karşılayan manzara harikaydı. Bütün Como ya tepeden bakıyorduk , İsviçre'nin karla kaplı meşhur Alp dağları da karşımızdaydı. Burada da bir kaç kafe  hem manzarayı seyredip hem de bir şeyler içen ziyaretcilerle doluydu. Tren saatimize çok az kaldığı için maalesef biz resim çekip manzarayi seyrettikten hemen sonra aşağıya indik . Tepeye yaya yolu da varmış, kondisyonuna güvenen ve vakti bol olanlar için yaya yolu da tercih edilebilir.





 
Maalesef Belaggio' ya gidemedik, normalde belirli saatlerde bizdeki motorlara benzer teknelerle geçilebilir ancak bizim buna vaktimiz kalmadığı için yapamadık. Sezon 1 Nisan itibari ile başlıyormuş bu tarihten sonra diğer bölgelere de belirli saatlerde motorla ulaşım sağlanıyor.

Üzülerek Como' ya veda ederken buranın hakkının 2 tam gün olduğuna karar verdik. Otelden çantamızı alıp, gördüğümüz ilk yerel markete girip içecek ve yerel bir kaç çeşit peynir alıp ( peyniri çok sevdiğim için mutlaka gittiğim yerden bir kaç değişik peynir alırım) tren istasyonuna yürüdük.

İstasyonda tekrar bilet alıp Milano'ya yorgun ancak mutlu bir şekilde hareket ettik.

Cadorna istasyonun sol tarafında orta çağdan kalan Castello Sfarzesco  kalesinin arka kısmını görüp resim çektik.  Kalenin içinde çok fazla müze yer almakta, kale girişi ücretsiz ancak içindeki müzeler ücretli. İlerisinde şehrin en büyük parkı olan Sampione parkını gezebilirsiniz.

İstasyonun sağ tarafına doğru devam ederseniz Santa Maria Della Grazie kilisesini ulaşıp vaktiniz varsa önceden rezervasyon yaptırıp Leonardo Da Vinci'nin ' son akşam yemeği ' tablosunu görebilirsiniz. Bizim vaktimiz fazla olmadığından direk Duoma meydanına yürümeye başladık.

Via Dante den gecerken Milano Expo 2015'e ev sahipliği yapacağı için katılacak ülkelerin bayraklarının caddelerde asılmış olduğunu gördük Caddede bizim ülkemizdede var olan bir sürü markanın dükkanları vardı.  Dante caddesinin başında Türk bayrağımız görüp altında hemen resim çektirdik.  Meydan da renkli minibüsü ile gelip canli müzik yapan bir gruba rastladık, epey bir kalabalık toplamışlardı , müzikleri dinlemeye değerdi.

Rengarek "tosbaa" ve müzisyenleri


Duoma meydanına gelince  Duomo ( bizim bildiğimiz Dom katedralı) muhteşem gotik yapısı ile bizi karşıladı, önü inanılmaz kalabalıktı her milletten insan görebilirdiniz.  Mimarisi karşısında büyülenmemek mümkün değil. Dom katedralı dünyanın 4. büyük kilisesidir. Yapımına 1386 yılında başlanmış 500 yıl sürmüştür.  En üstte som altından yapılmış heykel yer alır. Tarih boyunca defalarca çalınmaya çalışıldığından bahsedilir.  Terasına cıkıp bütün Milano'yu seyredebilmek için bilet sırasına geçtik, ancak sıranın ilerlemediğini görüp gişeye gidip sebebini sorunca çok fazla insan olduğundan artık bilet satışını durduklarını terasa bugün artık cıkmanın imkansız olduğunu öğrendik. Bu gerçekten bizim için tam bir hayal kırıklığı oldu:((((. Bu arada gidecekler için bilet 7,00 Euro ,250 adet basamak var. İstenirse asansörle de cıkabiliyor onun fiyatı 12,00 Euro . Terası çıkamadık bari içini görelim dedik ancak kuyruğun uzunluğunun görünce bundan da vazgeçtik. Erken saatte buraya gelmek gerektiğini acı bir şekilde öğrenmiş olduk. Katedralın etrafını gezerken Türk deri grubunun arka ve yan tarafına büyük boyutta reklam verdiğini gördük. Dom'un bir kısmın giydirmek için sağlam para ödemişlerdir, PR ajansının kutlamak gerekir.  Tekstil ve deri sektörün de uzun yıllar calişmış biri olarak çok gurur duydum. İtalyan derisi dünya da bir numarasıdır arkasında bizim derimiz gelir.  Bu arada Milano'nun dünyanın moda merkezi ve Italya'nın 2. büyük şehri olduğunu da belirtmek isterim.
Doumo Katedrali

Türk Deri Grubunun reklamı

Dom'un sol tarafında sıra sıra dükkanlar ve kafeler yer alıyor, hepside çok kalabalıktı. Aşağıya doğru devam edince  meşhur Galleria Vittario Emanuele çarşısına geldik. Bu çarşı Duomo meydanı ile Scala meydanını birbirine bağlıyor. Çarşının içine girince  mimarisi  karşısında büyülenmemek elde değil. Eminim bir çoğunuz buranın resmini bir yerlerde mutlaka görmüşsünüzdür.Çatısı cam ve çelikten yapılmış, zemini mozaik kaplı  , çatıdan süzülen ışık çarşıya muhteşem bir görünüm kazandırıyor. İçerisinde bir çok markanın mağazası, restoranları mevcut. Dünyanın ilk Prada mağazası bu en eski alışveriş çarşısında açılmış. Çarşının içi tıklım tıklım haberiniz olsun .

Scala meydanından devam edince La scala opera evi ve müzesine geldik. Burası aynı zamanda dünyanın en büyük Tiyatro müzesinede ev sahipliği yapıyor. Vaktiniz olursa bilet bulup bu muhteşem salonda bir gösteri izlemenizi tavsiye ederiz ( vakit sıkıntımız olduğu için biz yapamadık).

Yürümemize devam edince Montenapoleone bölgesine ulaştık. İstanbul'daki Nişantaşı semtinin kat be kat daha büyüğü olarak düşünebilirsiniz. Sağ ve sol taraflarda dünyanın en pahalı markalarının butiklerini örneğin son zamanlarda hepimizin bildiği Patek Philippe saat  mağazasını görebilirsiniz. Son derece şık insanların bu butiklere girip cıktıklarına, son model arabaların caddelerde sağlı sollu park etmiş olduklarını da şahit olduk tabi.

Bu ultura lüks semtten yürüme devam edip bu sefer Milano'nun ikinci büyük parkı sayılan Indro Montanelli parkına ulaştık.  Milano'lular güneşi ve güzel havayı bulunca kendilerini parka atmışlar , her tür sporu ve aktiviteyi yapan insanların yanların geçerken umarız bir gün bizimde böyle devası parklarımız olur diye geçirdik aklımızdan. Republicca meydanından devam edip Central Tren istasyonu bölgesine yaklaştık. Artık iyice yorulduğumuz için otel aramaya başladık ve yine Tripadvisor sayesinde burada kalacağımız Hotel Mythos'e karar verdik. Bu sefer İnternette bulduğumuz fiyat ile otelin verdiği fiyat arasında fark cıktı, bizde otelin lobisinde www.hotels.com dan otel için rezervasyon yaptık , gecelik oda fiyatı 55 Euro, ek olarak da şehir vergisi için 8 Euro ödedik. Italyan kahvaltısı istersek 3 Euro,  acık büfe kahvaltı istersek 8 Euro daha ödememiz gerekti. Bu bölgede çok fazla otel alternatifi mevcut. Yürüyerek Central tren istasyonuna ulaşabiliyorsunuz (6-7 dakikalık mesafede), yürüyerek Dom katedralına da bu bölgeden rahatlıkla gidebilirsiniz. Etrafta yemek için bit çok restoran, kafe, bar vb alternatif yerleri rahatlıkla bulabilirsiniz. Otel yine çok iyi ve temiz cıktı, şansımıza kalacağımız odanın terası bile vardı. Hemen kendimizi terasa atıp etrafı seyrettik.

Otelde fazla zaman kaybetmeden üstümüzü değiştirip Milano da yaşayan arkadaşımızı (evlerinin bulunduğu -Vignate bölgesini- Milano'nun dışında  sakin bir yer olan) ziyarete gittik. Yıllardır görüşemediğimiz arkadaşımla hasret giderirken gerçek dostlukların arasına  zamanın asla giremeyeceğini bir kez daha anlamış oldum . Eşi İtalyan olduğundan ve hiç Türkce bilmediğinden, bizde de basit bir kaç kelime hariç  İtalyanca olmadığından ilk başta biraz bocaladık ancak Önder'in biraz İspanyolca bilmesi sayesinde İspanyolca ile bir Italyan'la nasıl sohbet edileceğini de bu sayede görmüş oldum. İkisi yarı tarzanca yarı İspanyolca bir şekilde sohbet ettiler.  Dünya tatlısı 5 yaşındaki oğulları ise Türkce anlıyor ancak konuşamıyordu.   Bir baktık saat gece 1'i  geçmiş bizim sohbet tam gaz devam ediyor istemeye isteme veda edip ayrıldık. Arkadaşım sağ olsun arabası ile bizi otelimize yarım saat içinde bıraktı. Yastığa kafamızı koyar koymaz uyumak nasıl olurmuş bir defa daha test ettik.

Ertesi sabah hazırlanıp, terasımızda kahvelerimiz içip bu sefer gündüz gözü ile etrafı seyredip güneşli bir güne merhaba dedik. Otelden ayrılıp tren istasyonuna giderken Cinlilerin sahip olduğu hediyelik dükkanından magnet (1,50 Euro)ve ufak bir Milano hatırası alıp tren istasyonuna doğru  yola koyulduk . Dom meydanında aynı magnetler 3 Euro ya satılıyordu.

Milano'da mutlaka görmeniz gerek bir yer olan Centrale tren garına ulaştık. Garın bulunduğu  bina yine muhteşem bir sanat eseri olarak karşımıza cıktı. Hem içteki hem dıştaki mimarisi görülmeye değerdi. Buradan artık bizi hava alanına götürecek olan (garın hemen yanında) otobüsün durağına devam ettik. Otobüse binince hafifte bir hüzün hissetmedik dersek yalan söylemiş oluruz. Sadece şehrin bir kısmını görebilme şansımız olduğu için göremediğimiz yerler için üzüldük tabi. Normalde sadece gezmek isterseniz tam 1 gün rahatlıkla yetebilir ancak müzelere , mağazalara, kiliselere vs girmek isterseniz 2 gün ayırmanız gerekir.


Centrale tren istasyonu dış görünüşü

Tren istasyonu iç görünüşü

Tren istasyonu iç görünüşü

Bu arada isterseniz şehri kırmızı renkli üstü acık olan Citysightseeing otobüsleri ile de gezebilirsiniz. Kişi başı 25 Euro olan biletler ile 2 gün boyunca 3 farklı hatta gezebilirsiniz.


Uçakta hep duyduğum meşhur Milano alışveriş turundan dönen 10-15 kişilik bir grup vardı. Ellerindeki meşhur markaların alışveriş torbaları hemen göze çarpıyorlardı.



Bizden bu kadar , bir daha ki yolculukta görüşmek üzere, iyi seyahatler :)))

2 yorum:

  1. Merhabalar,

    Ellerinize sağlık. Yararlı bir yazı oldu. Yazınızı okuduktan sonra özetini çıkarıp sitemizde yer verdik. http://gezginlerinnotlari.com/como-golunu-gezelim/ linkinden ulaşabilirsiniz.

    Bilginize

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Murat Bey
      merhabalar, yararlı olabildiysek ne mutlu bize:) bu arada 4 yıllık evliyiz ve sizin de dediğiniz gibi hala sevgiliyiz :)) Zaman bulabildikçe gezmeye ve bilgilerimizi aktarmaya devam edeceğiz. Sitenizde size de başarılar dileriz...

      Sil