Spyros Peristesis


22 Mayıs 2015 Cuma

Budapeşte & Estergon yollarındayız :-))))))





Perşembe sabahı bir arkadaşımızla beraber 3 kişi olarak Pegasus ile 4 günlük seyahatımız için Maceristan' ın başkenti Budapeşte 'ye , yaklaşık 2 saat süren bir yolculuk sonrası ulaşıyoruz. Güneşli bir Budapeşte bize adeta hoş geldiniz diyor. Hemen bir şehir haritası ediniyoruz.

Havalanında para bozdurup bilet almak için gişeye gidiyoruz ( kur çok düşük 1 euro = 241,50 HUF( yerel para birimi ) sakın bütün paranızı burda bozdurmayın az bir miktar bozdurup geri kalanı şehir merkezinde bozdurun orada 285 -300 HUF arasında değişen rakamlarla karşılaşıyorsunuz. Bu arada TL de bozdurabiliyorsunuz havalanında 1 TL ortalama 80 -90 HUF arası değişiyor. Genellikle hediyelik eşya dükkanları ve restoranlarda Euro ile ödeme yapabiliyorsunuz ancak bilet, market vs de HUF ile ödeme yapmanız gerekiyor.

Tek bilet 350 HUF, günlük sınırsız bilet 1650 HUF, 72 saat lik sınırsız bilet 4150 HUF, biz 3 kişi olduğumuzdan grup bileti  önerdi gişedeki çalışan ,  72 saat sınırsız 3300 HUF.  Bu biletlerle istediğiniz her toplu taşımaya  sınırsızca binebiliyorsunuz . Grup bileti ile hafta içi Tuna nehrindeki tekne turlarına  ( rehbersiz olanlara ) da binebiliyorsunuz ama hafta sonlarındaki tekne turlarında geçersiz oluyor. İsterseniz otobüs şoföründen de bilet alıyorsunuz ancak bu durumda 350 HUF yerine 450HUF ödemeniz gerekiyor. Tek seferlik bilet aldıysanız turuncu kutularda bileti onaylatmanız gerekiyor, günlük biletler onaylatılmıyor sadece metro girişlerinde görevliye göstermeniz gerekiyor.

Havalanında tren veya otobüs ile şehir merkezine ulaşabiliyorsunuz biz otobüsü tercih ettik bu sefer. Bilet işimizi hallettikten sonra  200 E numaralı otobüse binip, 25 dakika sonra Köbanya Kispest'de ( otobüsün son durağı )inip buradan mavi metro (3 numaralı) hattına binip Derek Ferenc ter durağında iniyoruz.

Budapeşte'de birbirine bağlı mükemmel bir toplu ulaşım ağı var,  her  yere metro, otobüs veya tramvay ile rahatlıkla gidebiliyorsunuz.


Ulaşım hattı

Metrodan çıkıp sola doğru yürüdükten sonra karşımıza  2. dünya savaşında yıkıldığı için 1964 de tekrar inşa edilen  Erzsebet Köprüsü çıkıyor, bu köprünün tam karşısında yeşillikler içinde Gellert Tepesi  ve Özgürlük Anıtı bulunuyor.  İlk köprü geçişimizi gururla yapıp nereye bakacağımızı şaşırıp karşı tarafa (Buda tarafına ) geçip Tuna nehrinin yanından yürümeye başlıyoruz. Tuna nehrinin batı yakasına , tepeli kısmı ve daha eski olan yerleşim yerine Buda ,doğu yakasına , daha düz ve daha canlı yerine ise Peşte deniyor. Buda bölümü şehrin daha pahalı olan bölümüymüş eğer Buda tarafında oturuyorsanız gelir durumunuz daha yüksekmiş. Genelde konaklamalar ve gece hayatı Peşte bölümünde bulunuyor.


Özgürlük anıtı Peşte tarafından görüşü


Parkın içinden geçip, Royal Palace ( Kraliyet Sarayının) önünden geçiyoruz, saray günümüzde içinde çeşitli müzelerin bulunduğu muhteşem yapıt haline gelmiş . Bu yapı geniş bir alana yayılmış. Bitiş noktası Zincirli köprüye (Szechenyi) dayanıyor.

Kraliyet sarayı


 Bu seferde meşhur Zincirli köprüden geçip tekrar Peşte tarafına dönüyoruz.  Bu Köprü Budapeşte'nin en ünlü köprüsü, 1849 Tuna nehri üzerinde inşa edilen ilk köprüsü  ve 2. dünya savaşında da yıkılmamış  ,her iki tarafında aslan figürleri yer alıyor.  Rivayete göre köprüyü yapan mimar eserinden o kadar eminmiş ki eğer birisi hata bulursa kendimi köprüden atarım  demiş. Küçük bir çocuk aslanların dilinin olmadığı söylemiş ve yapan mimar kendisini köprüden atmış. Dediğim gibi bu sadece bir rivayet eğer göz hizasından bakılırsa aslanların dili gözüküyormuş, şahsen ben baktım ama göremedim :)


Zincirli Köprü

Kalacağımız apartın anahtarını saat 2 de teslim almamız gerektiği için buradan direk bir arkadaşımız bize ayarladığı  apartman dairesini aramaya başlıyoruz http://www.royal-apartment.com/opera-house.html.  Şansımıza opera binasının 10 metre ilerisinde ve meşhur Andrassy Utca caddesinin paralelinde bulunan bir sokakta yer alıyor, çok merkezi bir yerde kalmış oluyoruz. Bu cadde Budapeşte'nin en lüks caddesi dünyanın  pahali markalarının dükkanlarının bulunduğu bir yer . Unesco caddeyi  koruma altına almış, çok tarihi bir cadde anlayacağınız. Vaktiniz varsa yürüyerek mutlaka gezin. Cadde üstünde Opera Binası, Franz Liszt Müzesi, Terör Müzesi & Altın Müzesi bulunuyor. Caddesinin sonu kahramanlar meydanına çıkıyor.

Binanin içi ilk başta bizi ürkütse bile dairenin içine girince fikrimiz değişiyor çok güzel dekore edilmiş, temiz, internet bağlantısı olan bir dairede buluyoruz kendimizi. Vakit kaybetmeden eşyaları bırakıp üstümüz değiştirip atıyoruz kendimizi sokağa.
Apartmanın avlusu


5 dakika yürüdükten sonra karşımıza Budapeşte'nin en yüksek ve  önemli yapısı olan ST. Stephens Bazilikası çıkıyor. İçini gezmek için  girişte kutuya kişi başı 200 HUF atıyoruz.  Şehir de yapılan hiç bir bina bu yapıdan daha uzun yapılamıyormuş. 500 HUF ödeyerek kubbeye de cıkılabiliyor, biz gerek yok diye çıkmıyoruz. Ülkenin en büyük çanı burada yer alıyormuş. Burada haftanın belirli günlerinde klasik müzik konserleri de düzenleniyormuş.

ST. Stephens Bazilikası

ST. Stephens Bazilikası içi

Bu bazilikanın bulunduğu meydan gece hayatının en renkli meydanlarından bir tanesi. Karşısında Di Vino adında sadece yerel şarapların satıldığı çok meşhur klas bir bar bulunuyor. Gece ellerinde kadehler veya şişeler barda veya bazilikanın merdivenlerinde oturup içiyorlar. Çok canlı bir yer, çok enteresan  geldi bize, daha önce hiç bir yerde bir kilisenin merdivenlerinin gece bu kadar popüler olduğunu görmemiştik.  De Vino'nun hemen yanında gül şeklinde dondurma satan meşhur  Gelarto Rosa dondurmacısı var. Biz gece dönüşte dondurma yemeği tercih ettik, tavsiye ederiz mutlak burada dondurma tadınız. 3 Top 650 HUF.

Bazilikadan cıktıktan sonra free walking tur ( bedava yürüyüş turu)yapan bir gruba rastladık, biraz onlarla yürüyelim dedik, baktık çok yavaş ilerliyorlar vazgeçip kendi başımıza gezmeye devam ettik. Free walking turlar çok meşhur Budapeşte'de, İngilizce anlatan bir rehberle dolaşıyorsunuz, tur sonunda gönlünüzden ne koparsa rehbere bahşiş olarak veriyorsunuz. Ortalama 3 saat sürüyormuş böyle bir tur. http://www.triptobudapest.hu/ & http://free-budapest-tours.com/  buralardan daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Buda tarafını bitirmek için Zincirli köprüye yakın otobüs durağından 16 nolu mini- obüse binip Maceristan'ın 2. büyük kilisesi olan Matthias kilisesini ve balıkcı tabyasının yer aldığı Kutsal Teslis ( Holly Trinity )meydanında iniyoruz. Kilise 13. yy da yapılmış, Kral Matthias 2 defa bu kilise evlendiği için bu ismi almış. Rivayete göre Osmanlı Budapeşte'de hüküm sürdüğü sürece  (150 yıl)  kilisenin fresklerini kireçle sıvayıp cami haline getirmiş böylelikle günümüze kadar gelebilmiş. Kiliseyi gezmek ücretli, biz gerek görmedik , karşısında bulunan balıkcı tabyasına geçtik.

Matthias kilisesi

Balıkcı tabyasından muhteşem tuna manzarası bizi büyüledi. Eskiden balık pazarı burada kurulurmuş. Duvar ve kaleden oluşuyor.Kendimiz orta çağda geçen bir masalın içinde hissettik. Çok güzel bir yer , manzara mutlak seyredilmeye değer. Oturup manzarayı seyretmek için bir kaç cafe mevcut.Burasının gecesi de mutlaka çok güzeldir kesin, biz niyet ettik ancak vaktimiz kalmadı :(((
Balıkçılar tabyası

Balıkçılar tabyası
Balıkçılar tabyası

Balıkçılar tabyası

Tekrar 16 nolu otobüse binip nehrin aşağısına inip bu seferde finüküleri kullanarak Buda kalesine  ( Castle Hill )cıktık. Gidiş- dönüş 1800 HUF, tek yön 1200 HUF.  Mesafe çok kısa değmez finükülerle çıkmaya, aşağıdan yürürseniz 8 dakikada kale tepesine ulaşabilirsiniz.


Finüküler
Finüküler


Yada Matthias kilisesinden sola doğru yürüyerek 3 dakika sonra kalede olabiliyorsunuz. Buda kalesinin içinde gezebileceğiniz  yerler Budapeşte Tarihi Müzesi, Maceristan Ulusal  Galerisi & Milli Kütüphane. Kalenin terasında eşsiz Buda & Peşte manzarasını da seyredebilirsiniz . Akşam tekrar gelip manzarayı seyretmeye karar verip bu sefer yürüyerek aşağıya iniyoruz .

Buda kalesi

Buda kalesi

Buda kalesi

Buda kalesi


Bu seferde 17 nolu otobüse binip Gellert durağında inip yukarıya doğru 20 dakika tırmanıyoruz. Kondisyon gerektiren bir tırmanış yine , yükseklik 235 metre.  Gellert Tepesine  cıkarken Psikopos Gellert'in heykelini görüyoruz. Kendisi Hristiyanlığı yaymak için buraya gelen bir din adamıymış. Ancak o zaman pagan olan Macarlar kendisini bir fıçıya koyarak tepeden aşağıya yuvarlamışlar. Bu yüzden bu tepeye Gellert tepesi adı verilmiş. Heykelin arkasında kaide ve tam tepede 14 metre uzunluğunda 1947 yılında Sovyetler tarafında yapılmış Özgürlük Heykeli mevcut. Bu heykel Peşte tarafının hemen hemen her yerinden  görülüyor. Başının üstünde zeytin dalı tutan bir bayan figürü. Rivayete göre Sovyetler ülkeyi terk ettikten sonra heykeli yıkmaya kıyamayan Macarlar 3 gün örtü ile heykeli kapatıp daha sonra boyayıp Kominizim den arındırmışlar.


Özgürlük anıtı

Gellert heykeli

İlki Osmanlı zamanında yapılan daha sonra 1851 yılında Habsburg imparatorluğu zamanında ilaveler yapılan bir Kale mevcut. Kalenin içine gezmek ücretli biz terasından bu sefer gün batımını yakalamak için bekledik. Çok güzeldi, size de tavsiye ederiz. Bu en yüksek tepeden bütün Buda & Peşte'yi izlemek mümkün.


Gellert tepesi
 
Gellert tepesi

Gellert tepesi gün batımı


Tepeye 27 nolu mini- otobüs ile de çıkılabiliyor.  Günü batırdıktan sonra 26 nolu otobüs ile aşağıya indik.

Gellert Otelin karşısında bulunan Mağara kiliseyi ( Cave Church) ziyaret edebilirsiniz. Artık gece olduğu için biz gezemedik.

Eğer kaplıca ve sıcak su hamamına meraklı iseniz Osmanlının  yerleştirmiş olduğu hamam kültürü çok yaygın Budapeşte'de. Kışın giderseniz mutlaka soğuk havada dışarıda bulunan sıcak su havuzlarında yüzünüz. Hava çok sıcak olduğu için biz gerek görmedik. En ünlüleri Buda tarafında  Özgürük köprüsü     ( Freedem Bridge ) karşında olan Gellert hamamı ve Erzsebet köprüsü karşında bulunan Rudas hamamı. 

41 nolu tramvaya binip tekrar Clark Adam durağında inip bu sefer yürüyerek Buda Kalesine cıkıp, ışış ışıl , muhteşem Tuna manzarasını gece izleyip bol bol resim çekiyoruz. Ve gece manzarasını seyrederek Finükülerden aşağıya iniyoruz.
 

Buda kalesinden Parlemento binası

Buda kalesinden Zincirli köprü
 
Zincirli köprü üstünden bu seferde gece geçip yemek yemek için Jewish district   ( yahudi bölgesi ) denilen bölgeye geçtik ancak bir türlü istediğimiz türde yemek yiyecek bir yer bulamadık . Daha çok barların bulunduğu bir bölge olan Gozsdu Udvar da dolaştık burada binaların altından diğer sokaklara geçilebiliyor. Çok değişik bir mimariye sahip. Aralarda bir sürü bar mevcut. Artık çok yorgun olduğumuzdan karşımıza cıkan ilk Türk Star dönercesine dalarak karnımızı doyurduk.

Karnımız doyduktan sonra Palinka 2015 ( yerel biraları ) Festivalinin yapıldığı yerden geçtik. Orada biraz takılıp canlı müzik yapan grubu seyrettik. Kaldığımız daireye giderken Gelarto Rosa da dondurmanın tadına bakıp , ST. Stephens Bazilikasının etrafında takılan  kalabalığı seyrettik ve nihayet kendimiz dairemize atıp deliksiz denebilecek bir uyku çektik. Arkadaşımız ilk defa bizimle böyle bir geziye çıktığı için ilk gün için bayağı bir yorduk kendisini gibi geldi bize.





Ertesi gün komşumuz olan ihtişamlı mimarisi ile göz dolduran Opera Binasını dışarıdan bakıp( saat erken olduğu için bina kapalıydı). Saat 15-16 arası ücretli rehberli geziliyormuş içi , o saatlere denk gelemediğimiz için maalesef gezemedik.  Kahvaltı yapacağımız bir yer aramaya başladık. Hemen bir arka sokakte minicik bir kafe bulduk, taze ve sıcak lattelerimiz içip kendimize gelip (içecek ve çörek kişi başı 465 Huf ), Erzsebet Ter meydanına cıkıp orada bulunan dönme dolapı geçip tam karşısında bulununa Love Lock Tree ye kilit takarmış gibi yaptık . Yanımızda kilit olmadığından. Bu meydan geceleri tamamen gençlerin takıldığı bir yer haline geliyor.
Opera binası

Love Lock Tree

Sarı metro (1 numaralı)  hattına binip Hösek Tere istasyonunda inip Kahramanlar meydanına  ( Heroes Square )ya ulaştık. Budapeşte'de yeni ve eski metro hatları ve vagonları kullanılıyor. Eski metro hattında 3 vagonda oluşan eski vagonlar kullanılıyor , sarı Metro (1 numaralı) hattı eski hat. Hösek Tere de bu istasyonlardan bir tanesi. Budapeşte metrosu İngiltere den sonra dünyanın en eski ikinci, Avrupanın ilk metrosu dur.


sarı eski metro hattı

Kahramanlar Meydanının sol tarafında Güzel Sanatlar Müzesi , sağ tarafında ise  Sanat Sarayı bulunuyor. Bu meydan Macarları'ın Avrupaya gelişinin 1000 yılında yapılan ünlü bir meydan, aynı zamanda Milenyum Meydanı olarak da anılıyor. Sağ ve sol tarafta tarihten bugüne gelmiş Macar ileri gelenlerin 7 şer adet heykelleri yapılmış , tam ortada ise baş melek Cebrail yer alıyor.
Kahramanlar meydanı


Güzel sanatlar müzesi

Sanat sarayı
Meydanın tam arkasında ise Şehir parkı ( Varosliget ) yer alıyor.  Parkın girişinde kışın buz tuttuğu için paten kayılan bir gölet yer alıyor( biz mayıs ayında gittiğimiz için gölet boştu). Vajdahunya kalesi , Magyar tarım müzesi, hayvanat bahçesi, büyük sirk , eğlence parkı daha sonra ise sol tarafa geçip Peşte tarafında bulunan meşhur Szechenyi termal havuzun içine söyle bir göz attık.  Park çok büyük ,içinde elektrikli otobüsler hizmet veriyor, Macarlar sağlıklarına düşkün olduklarından koşan , yürüyen ve bisiklete binenlerle doluydu, yaşlı bir teyze yoga yapıyordu . Bisiklet Budapeşte'de çok yaygın kullanılan bir ulaşım aracı bu arada. Tüm parkı gezmek çok zaman alacağından belirli noktaları gezip yolumuza devam ettik.



Vajdahunya kalesi

Magyar tarım müzesi

Szechenyi termal havuz

Szechenyi termal havuz

Vörösmarty ter meydanın da  yer alan dünyanın en eski pastanelerinden olan Cafe Gerbeud  1858 yılında hizmete girmiş , hem kafe hem restorant olarak iki bölümde hizmet veriyor. Daha sonra uğramak üzere meşhur Vaci Utca caddesinin yürümeye başlıyoruz . Vaci Utca caddesinin sağ tarafında  Hard Rock cafe yer alıyor. Bu cadde bizdeki istiklal caddesi gibi ulusal ve yerel orta sınıf markaların , restoranların , hediyelik eşya satan dükkanların yer aldığı taşıtlara kapalı,yürümesi keyifli gece saat 11 e kadar canlı olan yaklaşık 1 km uzunluğundaki bir cadde. Caddeni sonunda ise  Central Market Hall ( kapalı pazar yeri) yer alıyor.


Cafe Gerbeud

Vörösmarty ter meydanı
 
Vaci Utca caddesi


Central Market hall  ( kapalı pazar)hediyelik eşyaların magnet , kupa vs en ucuza alabileceğiniz bir yer. Magnetler 1-3 Euro (300-900 HUF) , kupalar 3-8 Euro ( 900-2400 HUF) arası değişiyor. Macaristan'ın kırmız biberi meşhurmuş    ( Osmanlı dan kalan bir özellik) burada küçük torbalar halinde hediyelik olarak satılıyor (390-900 HUF). Her türlü meyve , sebze , hediyelik eşyanın satıldığı 2 katlı Budapeşte2nin en  eski ve en büyük kapaı pazar yeri.

Kapalı pazar

Kapalı pazar

Kapalı pazar
 Burayı da gezdikten sonra Tuna nehrine inip ring yapan rehbersiz gemiye atlayıp tuna nehrini geziyoruz.Parlemento Binasının önündeki durağı kaçırıp ( resim çekmekten) tekrar mecburiyetten Buda tarafının Margaret Köprü ayağında iniyoruz. Madem Margaret tarafına geldik bari önce Margaret adasını gezelim diyerek köprüden gecen ilk otobüse atlayıp köprünün diğer ucundaki  Margaret adası durağında inip adaya ayak basıyoruz. Burası tuna nehri üstünde Arpad ve Margaret köprü arsında oluşmuş küçük bir adacık. İçinde Japon bahçesi, harabe kalıntıları, otel , oyun parkları , yüzme havuzları, müzikle dans eden çeşme ve kafelerin yer aldığı sakin yem yesil bir yer. İsterseniz parkı 26 nolu mini- otobüsle ,yürüyerek, mini trenlerle, 3 veya 4 kişilik bisikletlere veya bizim yaptığımız gibi elektrikle çalışan golf arabaları ile gezebiliyorsunuz.Yarım saat için 2950 HUF ödedik.


Margaret adası

Margaret adası

Margaret adasından cıkıp köprünün sağ tarafında yer alan meşhur Parlemento Binası 'na geçiyoruz. Budapeşte'nin en önemli sembollerinden biri olan Parlemento Binası tüm ihtişamı ile tuna nehrinin tam kenarında yer alıyor. Gece görüntüsü de muhteşem. Bina Londra'daki İngiliz parlemento binasına da benziyor. Toplantı olmadığı günlerde belirli bölümleri ve kütüphanesi bilet karşılığında geziliyormuş.  Tam karşısında Etnografya Müzesi ve bir heykel yer alıyor. Ana kapının bulunduğu Kossuth meydanında biraz oturup etrafı seyredip ve de dinlendikten sonra bir sonraki durağımız olan meşhur NewYork Cafe' ye doğru yol alıyoruz.

Parlemento binası

Parlemento binası
Parlemento binası
Etnografya Müzesi

Yolumuzun üstünde bulunan Büyük Sinegog'a da uğrayıp resmini çekip yolumuza devam ediyoruz.


Büyük Sinegog


Ersebet Körüt caddesi üzerinde bulununa Boscolo Budapest otelinin altında yer alan New York Cafe  " The Most Beautiful Cafe of the World"  yani     "Dünyanın en güzel kafesi" olarak adlandırılıyor. İçine girince ne denmek istendiğini anlıyoruz. İçerisi eski çağlardan kalmış altın varak kaplı , işlemeli , resimli, çok renkli , boydan boya camlarla kaplı, piyanosu olan kocaman avizelerin yer aldığı çok güzel bir yer. Mutlaka burada oturup bu güzelliği seyrediniz. Bizde hem tatlı yedik hemde meşhur Limonatasından tattık. Fiyatları diğer yerlere göre oldukça pahalı ama inanın buna değer. Servis şekli de çok başarılı. Biz çok beğendik, Kraliçe'nin huzurunda sanki 5 çayı içiyoruz hissine kapıldık, tabi ki kraliçesiz :))))
New York cafe

New York cafe

New York cafe

 New York cafe

New York cafe
 Bu büyülü kafeden istemeyerek olsa da kalkıp gerçek hayatımıza dönüp Spar adlı markete dalıp bol bol farkı peynir ( bize göre çok ama çok ucuz fiyatlar ) ve içecek alıp , dairemizin  yolunu tutuk. Su vs içecekler aralarda bulunan marketlerden almanız tavsiye ederim marketlerde 0,39-0,99 HUF arasında değişen küçük su fiyatları turistik yerlerde 450-550 HUF arasında satılıyor. pembe etiketli şişeler normal su mavi etiketliler ise asitli su oluyor, dikkat ediniz. Akşamları hava soğuduğunda üstümüze ceketlerimiz alıp bu seferde gece tekne turu yapalım diye hızlı bir şekilde tuna nehrine indik, ancak en son ring sefer 20,40 da yapılıyormuş o yüzden  kaçırmış olduk. Tekrar bilet almak istemediğimiz için bizde tramvay ile tuna nehri kıyısında gezelim diyerek 2 nolu tramvaya atladık.

Parlemento binası önündeki durakta inip sola doğru tuna nehrine yürüyüp hüzünlü bir yer olan Demir ayakkabıların   ( Shoes Of Danube) yerleştirildiği 2. dünya savaşında sırtlarında vurulmuş Yahudilerin anısına yapılmış olan yere geldik. İnsanın hüzünlenmemesi elde değil, hangi ırk ve dinden olursa olsun herkesin yaşama hakkı olmalı :((((


Shoes Of Danube, Tuna'daki ayakkabılar

Artık karnımız da acıktığından Intercontinental otelin ilerisinde  tam nehrin kenarında yer alan ve hem karşı kıyı hem zincirli köprüyü gören restoranlardan birine oturup yemeklerimiz söyledik, manzara muhteşem!  Eşim ve arkadaşım meşhur Gulaş çorbasını tatmak istediler , dana etinden yapılmış içinde havuç, soğan  ve patetesin yer aldığı bizim bildiğimiz patates yemeğine benzer bir şey geldi. Tadı güzelmiş onlar beğendiler. Bendeniz kırmız et yemediğimden menüde de etsiz sadece salata yer aldığında kendimi salataya vurdum. Et yemekleri çok ucuz  ve Macarlarda bizim gibi ete düşkün bir millet. Salata ve pizza et yemeğinden daha pahalı. 2 Gulaş çorbası, 1 kola, 3 salata toplam 9100 HUF ödedik servis dahil. Genelde fiyatların üstüne ek olarak  %12 servis ücreti ekliyorlar her yerde. Yerine göre gayet makul bir fiyat ödedik. Yemek esnasında tuna kenarında kemanı ile çok güzel parçalar çalan sokak kemancısına yanından gecerken tam bahşiş bırakırken nerelisiniz diye sordu, Türküz deyince başladı bize " Üsküdara gideriken aldı da bir yağmur" parçasını çalmaya. Bizde bu güzel jeste karşılık  parçayı bir güzel söyledik tabi:)))

Gulaş çorbası


Bu arada biraz ileride bir erkek çocuk heykeli yer alıyor inanışa göre bacağını okşarsanız bir daha yolunuz buraya düşermiş. Bizde hemen bu ritüeli yerine getirdik tabi. Daha görülecek çok yer var ama insan sadece hafta sonu 1 geceliğine paraya kıyıp tuna nehrinin tam kenarında olan  Sofitel otel veya Intercontinental da kalmak için tekrar gelebilir buraya, çok romantik bir şehir bizden söylemesi:))))
 
tekrar gelir miyiz :)))


Geceleri çok canlı , farklı farklı meydanlarda farklı takılanlarla dolu Budapeşte. Tekrar çoğunlukla gençlerin yer aldığı dönme dolabında olduğu Erzebest Ter meydanından yürüyerek yorgun ama yine mutlu bir şekilde dairemizin yolunu tuttuk.


3. günümüzde kahvaltı için bir önceki gün gittiğimiz kafeye uğradık ama günlerden cumartesi olduğu için kapalıymış. Macarlar genelde 5 gün çalışıyorlarmış, hafta sonları böyle küçük yerler kapalı oluyormuş. Bizde yolumuz üstünde olan Costa cafe ye uğrayıp orda kahvaltımız yaptık, tabi burası daha pahalı cıktı. 2 latte & 2 çörek 2500 HUF:

Metroya giderken sokaklarda küçük büfelerde satılan Kürtöskalacs adındaki tatlısından denedik, hindistan cevizli ve vanilyalısı , güzel hafif bir tatlı, tatlı severseniz deneyin 1 Euro= 290 HUF.


Kürtöskalacs tatlısı

Atalarımız at sırtında gelip ele geçirdiği Estergon kalesini görmek için Estergon şehrine gitmek için ana tren istasyonu olan Nyugati'ye gittik , ancak treni bir türlü bulamadık ana istasyon olmasına rağmen İngilizce bilen birisine rastlamakta çok zordu, hiç bir yerde İngilizce yazı da görülmüyordu. Söylenenin aksine Macarlar İngilizce pek bilmiyorlar bazıları biraz Almanca biliyor yani Almancanız varsa daha şanslısınız ,bizde Almanca da olduğundan biraz daha rahat ettik acıkcası. Beni Macar sanıp bana yol soran başka bir turist grubundan burdaki trenlerin yol çalışması için geçici olarak kalkmış olduğunu onların da bir gün önce Arpad köprüsüne gidip oradan 800 Nolu Estergon otobüsüne bindiklerini öğrenip tekrar metroya atlayıp Arpad Köprüsüne gittik. Bu arada 1 saatle yakın boşuna zaman kaybetmiş olduk . Siz direk Arpad köprüsüne gidip oradan geçin derim ben boşverin treni.

Kişi başı 930 HUF ödeyerek 1,5 saat sürecek otobüs yolculuğuna başlıyoruz. Otobüsün kliması çalışmadığı için ve hemen hemen her yerde durduğu için yolculuk bayağı bir uzun geliyor bize. Nihayet Estergon' a vardığımızda terk edilmiş bir şehir karşılıyor sanki bize, otobüs duraklarından sağa doğru yürüyünce daha canlı olan meydana çıkıyoruz. Cumartesi olduğu için burda da çoğu yer kapalı ama iç taraftaki yerler açık .  10 dakika yürüdükten sonra Estergon kalesinin  kalıntıları bizi karşılıyor. Gözümüz Kara Muratı arıyor kale duvarlarından atlarken :)))

Estergon sokakları

Estergon kalesinden bir kısım

Estergon kale duvarı

Güneş saati Estergon kalesinde

 Biraz daha tırmanınca yukarıdan yine Tuna nehrini ve tam karşısında bulunan Slovakya topraklarını görüyoruz  ve sola doğru yürüdükçe Kalenin içine yapılmış olan Macaristan'ın en büyük kilisesi ve Başpisikoposluk merkezi olan Estergon Bazilikasının muhteşem yapıtını görüyoruz . Osmanlı zamanında burada cami varmış, Avusturyalılar ele geçirince camiyi yıkıp bu Bazilika' yı yapmışlar.  Bazilika ya doğru yolumuza devam ediyoruz. Bilet alınarak kulesine , panorama yani manzaralı kafesine veya hazine odasına giriliyor . Eğer hazine odasına girmek isterseniz 900 HUF , sadece Panorama cafe için ise 200 HUF ödemeniz gerekiyor. Biz kişi başı 700 HUF ödeyerek hem panorama kafeye hemde can kulesine cıkmak istiyoruz. Bazilikanın içinde yine bir düğün törenine denk geliyoruz. fazla ses çıkarmadan içeri gezip yukarı çıkmak için merdivenlere yöneliyoruz.

Bazilika
Bazilika içi



Estergon kale kalıntısı



Panorama kafeye cıkmak 120 basamak , burada bir şey içip yolunuza devam edebilirsiniz , yukarı cıktık dan sonra aşağıya inerken maalesef buradan tekrar geçilmiyor. Biz inerken otururuz diye devam etmiştik , dönüşte tabi göremedik. Görevliden  rica ettik de bizi içeri aynı biletle aldılar, tekrar 120 basamak çıkmak zorunda kaldık.



Panorama kafe

Panorama kafe
 
Eğer klostrofobiniz varsa can kulesine cıkmanızı önermeyiz merdivenler çok dar ve bir kişi ancak geçebiliyor . Tepeye ulaşmak için 280 basamak cıkmanız gerekiyor. Bizim arkadaşımız az kalsın fenalaşıyordu. Ama tepeye çıkınca karşılaştığımız manzara görülmeye değer.  Manzarayı yeteri kadar seyrettikten sonra aşağıya inip bu sefer soluklanmak için tekrar panorama kafeye cıkıp yorgunluğumuz yerel içeceklerini içerek  atıyoruz. İstemeyerek de olsa kalkıp yolumuza devam ediyoruz. İsterseniz Bazilikanın solunda bulunan , kalenin içindeki müzeyi de ziyaret edebilirsiniz.


can kulesinden tuna nehri



can kulesinden tuna mehri manzarası
 
Can kulesi merdiveni

tuna nehri manzarası


 Tekrar meydana inip bu seferde Visegrad otobüsüne binip (465 HUF kişi başı), yarım saat süren yolculuktan sonra Visegrad kasabasına ulaşıyoruz. Burası Macaristan'ın sayfiye yeriymiş. Evler yeşillikler içinde  tam tepeye cıkarsanız oradaki kaleden manzara çok güzelmiş, ancak arkadaşımızın kondisyonu tepeye çıkmaya yetmediği için  maalesef biz yukarı çıkamadık yarı yoldan aşağıya indik. Ama çıktığımız kadarıyla (1,2 km) de çok güzel  manzara ile karşılaştık , aşağıya bu sefer farklı bir yoldan inip Visegrad kale alıntısı ve müzesinin içinden geçtik. Müze saatini kaçırdığımız için ancak dışarıdan bakıp tekrar aşağıya inip nehir manzarasını seyrettik.  Aşağıdan tepeye cıkan kırmızı otobüsler varmış ama biz göremedik.


Visegrad'dan tuna nehri

Visegrad



Visegrad altdaki kale kalıntısı
Visegrad müzesi bulunduğu avlu

Tekrar otobüse binip ( 465 HUF kişi başı) bu seferde Szentendre kasabasına gitmek için yola koyulduk. Yarım saat sonra kasabaya ulaştık ancak artık çok yorulduğumuzdan kasabayı gezme fikrinden vazgeçip aynı otobüs ile Budapeşte'ye devam ettik. Szentendre de sayfiye kasabasıymış, Osmanlı'dan kaçan Sırpların yerleştiği bir yermiş. Günümüzde inzivaye çekilmiş sanatcıların oturduğu bir yerleşim yeri.


Karnımız yine acıktığından bu sefer de akşam yemeği için Vaci Utca caddesini arşınladık. İstediğimiz gibi bir restorana oturduk,  eşim ve arkadaşımız yine gulaş çorbası ve et yemeği ve tatlı dan oluşan bir menü sectiler, bendeniz ise bu sefer pizza siparişi verdim. Yemekler genel olarak lezzetliydi ödediğimiz hesap ise toplam 8000 HUF du.

Son gecemiz olduğu için tekrar Tuna'nın kenarına inip manzarayı doya doya seyrettik. Bir gezinin daha sonuna geldiğimizden, bu güzel şehirden ayrılmak zorunda olacağımız için içimizi hüzün kapladı. Artık saat gece yarısını geçtiği için ve sabah havalanına gideceğimiz için dairemizin yolunu tutuk.



Budapeşte' de binalar çok eski olmasına rağmen mimarileri insanı büyülüyor. Bina içlerinde avlu oluyor ve tavanlar çok yüksek , kaldığımız apartman bu mimarinin tipik örneğiydi.

Biz  Mayıs'ın 2. haftası gelmeyi  tercih ettik ortalama hava durumuna bakarak , çok iyi bir secim yapmışız .Budapeşte'nin kışı çok soğuk geçiyor, soğuk sevmeyen bendeniz için bahar mevsimi en güzeliydi her yer yemyeşil sıcaklık ortalama 23-25 dereceydi sadece akşamları serin oluyor mutlaka bir ceket veya hırkanız yanınızda olsun.

Genel olarak çok keyifli bir şehir Budapeşte, geç saatlere kadar hayat devam ediyor. İnsanları güler yüzlü kendi hallerindeler ve eğlenmeyi seviyorlar. Türkiye' den çok ciddi turist geliyormuş her yıl buraya. Türkleri genel olarak seviyorlar.  Biz 3 gün boyunca defalarca Türk turistlere rastladık ya turla yada bizim gibi bağımsız gelmişler.

Yürüyerek veya yerel ulaşım araçları ile gezilebilecek bir şehir. Ama vaktimiz çok yok derseniz sarı , kırmızı ve mavi gezi otobüsleri var, 2 gün sınırsız gezebiliyorsunuz. Sarı otobüsün fiyatını sorduğumuzda 18 Euro dediler. Diğerleri de aynı fiyat civarındadır.

Bize 3 gün anca yetti. 2 gün Budapeşte, 1 günde Estergon& Visegrad. Hiç bir müzeye giremedik. Budapeşte'de inanılmaz çok müze var müzeleri de gezmek isterseniz en az 5 gün gerekebilir.

Çocukken çoğumuzun oynadığı renkli kubik zar'ın mucidi de Macarmış.Ben saatlerce oynamıştım çözene kadar  :)))) 

Gül baba türbesine gidemedik. Ama gitmek isteyenler için Margaret köprüsünden geçip Buda tarafına geçince sağdan Gül Baba caddesine / sokağına girin, sokağın sonunda göreceksiniz.

Osmanlı 150 yıl hüküm sürmesine rağmen , zamanında yapılan bütün eserler Avusturya imparatorluğu zamanında yıkılmış, tek kalan eser Gül baba türbesiymiş.   Günümüzde görülen çoğu eser Avusturya ( Habsburg )
imparatorluğu zamanında yapılmış.

Palinka yerel içkileri, denemek isterseniz freeshop da mini şişe 3,50 Euro dan satılıyor.

GÖRÜLMESİ GEREKEN KÖPRÜLER
Soldan sırasıyla Freedom ( özgürlük )köprüsü, Erzsebet Köprüsü, Chain ( zincir) köprü, Margaret köprüsü & Arpad köprüsü.

BUDA TARAFINDA GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
* Gellert tepesi, Özgürlük heykeli,
* Buda tepesi, Kraliyet sarayı
* Matthias Kilisesi , balıkcılar tabyası
* Gül baba türbesi
* Mağara kilise

PEŞTE TARAFINDA GÖRÜLMESİ GEREKENLER
* Parlemento Binası
* Margaret Adası
* Kahramanlar Meydanı
* Şehir Parkı
* Tuna' daki demir ayakkabılar
* Opera Binası
* St. Stephens Bazilikası
* Hösek Tere eski metro istasyonu
* Vaci Utca caddesi
* Andrassy Ut caddesi



* Central Market hall ( kapalı pazar yeri)
* New York cafe
* Gerbeud cafe
* Büyük Sinegog
* Gül dondurması 

BUDAPEŞTE DIŞINDA
* Estergon kalesi
* Visegrad  ( şart değil)
* Szentendre ( şart değil)



Bir seyahatimizin daha sonuna geldik, bir daha ki gezimizde buluşmak dileğiyle iyi seyahatlar :)))))